Dromomani seyahat etme hastalığıdır. Kelime Yunanca’dan
gelir. Dromos (koşan) ve mania (delilik) anlamına gelir. Etimolojik olarak koşma çılgınlığı demektir. Bu
hastalıktan mustarip kişiler kendilerini hep yollarda bulurlar. Kişi herhangi
bir yerde uzun süre kalamaz. Sürekli olarak yer değiştirmeye ihtiyaç duyar.
Normalde insanlar seyahat etmeden önce planlar yapar. Gidip gelecekleri
zamanlar belirlidir ve bu bir amaç doğrultusunda yapılır. Dromomani olan
insanlar ise bunu planlı programlı yapmazlar. Davranışları tamamen dürtüseldir.
Seyahate çıkacaklarında kimseye haber vermezler ve öylece ortadan kaybolurlar.
Üstelik dönmesi ayları hatta yılları bulabilir. Bu bozukluğa sahip olan birey, anlamsız bir his içerisinde
olduğunu bilse bile evini terk etme arsuzu içindedir. Dromomani hastası olan bir kişi gittiği yerlerde
merakından gitmez. Olağanüstü manzaralara ya da tarihi mekanlara duyduğu ilgi
nedeniyle seyahat etmez. Gezmesi tamamen dürtüseldir. İlk başlarda kişi, kendisine sıkıntıları anımsatan
ortamlardan kaçmaya başlar. Zaman geçtikçe bu durum uzun seyahatlere dönüşür.
Birey, evden ne kadar uzaklaşırsa, kendisini o denli mutlu ve huzurlu
hissetmeye başlar.
Bu konudaki en ünlü vaka gaz tesisatçısı J.Albert Dadas'tır. Dadas, anlık olarak yürüyüşe çıkar ve Prag, Viyana ve Moskova gibi uzak kentlere giderdi. Tarihî kişilikler arasında ise Jean-Jacques Rousseau, bir dromomani örneğidir. Ünlü yazarın sürekli olarak yer değiştirme ihtiyacı duyduğunu, kendisini hiçbir yerde rahat hissetmediğini, olduğu yerde sabit duramadığını ve gezgin yaşamın kendisine en uygun yaşam olduğunu söylediği bilinmektedir. Jean-Jacques Rousseau’nun bu hastalığı kendisine, babası Isaac Rousseau’dan geçmiştir. Isaac Rousseau, karısını terk ederek İstanbul’a gitmiştir ve orada altı yıl kaldıktan sonra tekrar evine dönmüştür. Jean-Jacques’ın doğumundan on yıl sonra, Isaac, tekrar ailesini terk ederek bir süre gezgin yaşamı sürmüştür. Ailelerinde bu şekilde birkaç kişinin daha olduğu bilinmektedir. Bu ve benzeri nedenlerle dromomani hastalığının kalıtsal olduğu düşünülmektedir.